Eşinizle boşanma aşamasına geldiyseniz, Nasıl boşanacağınıza karar vermelisiniz!
Kaç Tür Boşanma Davası Bulunur?
Türk hukukunda çekişmeli ve anlaşmalı olmak üzere iki tür boşana davası bulunmaktadır.
Eşler arasındaki boşanma hususu Türk Medeni Kanunu’nun 161-178. maddeleri arasında izah edilmektedir. Aşağıda boşanmanın hukuki niteliği, aşamaları ve sonuçları hakkında detaylı açıklamalarda bulunacağız.
Boşanma Nedir?
Hukuken geçerli bir evliliğin, çeşitli sebeplerle, eşler yönünden sürmesi beklenmeyecek ve çekilmeyecek hale gelmesi sonucunda hakim kararı ile sona erdirilmesine boşanma denilmektedir.
Boşanma Davası Nedir?
En sade açıklaması ile boşanma davası; eşlerden birisinin mevcut evliliğin sona ermesi için, boşanmaya sebebiyet veren olayları ve boşanma talebini içerir dilekçesini mahkemeye sunması ile başlayan süreçtir.
Bu süreçte Mutlaka bir boşanma avukatından destek almanızı öneririz. Bir hukuki Destek almadan açılan davalar geri dönülmesi mümkün olmayan hak kayıplarına sebep olabilmektedir. Bunun için konusunda uzman bir avukattan destek almanız davanızın seyrini etkileyecek mağduriyetler yaşamanızı önleyecektir
Anlaşmalı Boşanma Nasıl olur?
Tarafların boşanma davasıyla ilgili her konuda mutabakata vardığı ve bu mutabakatı yazılı olarak mahkemeye sunduğu davalara anlaşmalı boşanma davaları denir
Anlaşmalı boşanmada taraflar velayet, nafaka, tazminat vb. konularda anlaşarak bunu yazılı hale getirirler. Karşılıklı imzalanan bu anlaşma mahkemeye sunulur. Bu metnin hazırlanması ve imzalanması aşamasında avukatınız yanınızda olması mağduriyetler yaşanmaması açısından önemlidir.
Taraflara mahkemede bu metni kabul edip etmedikleri hakim tarafından kendilerine sorulur. Hakim karşısında anlaşmayı kabul ettiğinizi beyan etmeniz gerekir. Hakim karşısında kabul edilmeyen anlaşmalar geçerli değildir metnin zorla imzalatılması yada imzaladıktan sonra gelişen olaylar sebebiyle taraflar bu anlaşmadan çekile bilirler. Hakim karşısında kabul edilmediği taktirde dava çekişmeli boşanma davası olarak devam eder.
Çekişmeli Boşanma Davası Nedir?
Boşanma ya da boşanmaya bağlı nafaka, tazminat, velayet gibi hususlarda taraflar arasında uzlaşmanın bulunmadığı hallerde çekişmeli boşanma davasından söz edilir.
Bir başka deyimle; taraflar arasında boşanmanın sonuçlarına yönelik herhangi anlaşma yok ise, bu dava çekişmeli boşanma davasıdır. Bazı ihtimallerin varlığından ilerlemek gerekirse bir boşanma davasında;
Eşlerden birisi boşanmak istemekte, diğeri boşanmak istemiyor ise, eşler boşanma konusunda anlaşmışlar ancak boşanmanın sonuçlarından en az bir tanesi konusunda (velayet, nafaka, tazminat vs.) anlaşamıyor ise, tarafların anlaşmalı boşanma imkanı bulunmuyor (anlaşmalı boşanma için aranan 1 yıllık evlilik süresi dolmamış ise, eşlerin anlaşmalı boşanma davasının duruşmasında hazır bulunma imkanları yok ise vs.) ise çekişmeli boşanma davası gündeme gelecektir.
Çekişmeli Boşanma Davasının Aşamaları Nelerdir?
Çekişmeli boşanma davası, anlaşmalı boşanma durumunun olmadığı hallerde, eşlerden birinin boşanmaya kesin olarak karar vermesi sonucunda yazacağı ya da alanında uzman bir avukata yazdıracağı dava dilekçesinin mahkemeye sunulması ile açılır. Dava dilekçesinin aile mahkemesine sunulması ile yazılı yargılama usulü yani dilekçeler aşaması başlar.
Dilekçeler aşaması; dava dilekçesi, cevap dilekçesi, cevaba cevap dilekçesi ve ikinci cevap dilekçesi şeklindedir.
Ön İnceleme Duruşması aşaması, uyuşmazlığın tespit edildiği, tarafların sulha davet edildiği aşamadır.
Tahkikat aşaması, tanıkların dinlendiği, delillerin toplandığı, bilirkişi incelemesi ile pedagog incelemesinin yapıldığı yani dosyayı aydınlatma adına tarafların iddia ve savunmalarının ispatlamaya çalıştığı aşamadır.
Sözlü Yargılama aşaması dosyanın tümü hakkında tarafların duruşmada beyanda bulundukları aşamadır.
Hüküm aşaması, mahkemece boşanma davasına ilişkin verilen kararın açıklandığı aşamadır. Mahkeme son duruşmada davaya ilişkin kararını açıklayacaktır.
Boşanma Davalarında İspatın ve Delillerin Değeri Nedir?
Boşanma davasını açan taraf, öne sürmüş olduğu boşanma nedenlerini ispatlamakla yükümlüdür. Davacı aldatma, terk, evlilik birliğinin temelden sarsılması gibi boşanmaya bağlı hangi nedene dayanıyorsa o nedeni mahkemeye sunacağı delil veya delillerle kanıtlamak zorundadır. Davacı açmış olduğu davayı kanıtlayamadığı vakit, davası reddedilecektir. Boşanma nedeni ve evlilik birliğinin çekilmez hale gelmesinin yanı sıra, davacı tazminat, nafaka, velayet, ziynet eşyası talebinde de bulunuyor ise yine kanıtlamakla yükümlüdür. Davacı, kusurlu olan eşten evlilik birliği boyunca uğramış olduğu maddi ve manevi zararını ve eşin kusurlu olduğunu da ispatlamalıdır.
Eşlerden birinin açmış olacağı boşanma davasında öne süreceği deliller, boşanma talebi yönünde esas teşkil etmektedir. Davacının öne sürdüğü boşanma sebebini kanıtlayamadığı takdirde davası reddedilecektir. Delillerin ayrıca hukuka uygun olması gerekmektedir. Vatandaşların tereddüt ettikleri ancak delil olarak kullanabilecek kayıtlar; otel kayıtları, SMS, fotoğraflar, instagram, twitter, Facebook gibi sosyal medya paylaşımları ve mesajları, Whatsapp konuşmaları, kamera görüntüleri de delil olarak kullanılabilecektir. Ancak bu delillerin hukuka uygun olması gerekmekte olup bu hususta boşanma davası açacak kimsenin uzman bir avukattan yardım alması yerinde olacaktır.
Boşanma Davasında Görevli ve Yetkili Mahkeme Hangisidir?
Boşanma davalarında görevli mahkeme aile mahkemeleridir. Yetkili aile mahkemesi ise eşlerden birinin yerleşim yeri ya da eşlerin davadan önce son altı ay birlikte oturdukları yerleşim yeri mahkemesidir.
Boşanma Sebepleri Nelerdir?
Türk Medeni Kanunu’nda boşanma sebepleri sınırlı sayıda düzenlenmiş olmakla genel ve özel olarak ayrıma tabi tutulmuştur. Yani boşanma sadece aşağıdaki sebeplerin bulunması halinde gerçekleşir. Bu sebeplerin söz konusu olmaması halinde boşanma davası açılamayacak, açılsa dahi mahkeme tarafından reddedilecektir.
Özel Boşanma Sebepleri:
1-Zina
2-Hayata kast
3-Pek kötü veya onur kırıcı davranış
4-Suç işleme
5-Haysiyetsiz hayat sürme
6-Terk
7-Akıl hastalığı
Genel Boşanma Sebepleri:
1-Evlilik birliğinin sarsılması
2-Anlaşmalı boşanma
3-Eylemli ayrılık sebebiyle boşanma
Zina Nedeniyle Boşanma:
Zina, eşlerden birinin başka bir kadın veya erkekle cinsel ilişkide bulunması demektir. Karı ya da kocadan birinin zina etmesi, diğer taraf için bir boşanma sebebidir. Ancak zinanın bilerek ve isteyerek gerçekleşmesi gerekmektedir. Keza kişinin cebir, tehdit veya iradesini sakatlayacak başka bir unsurla cinsel ilişkide bulunması zina olarak değerlendirilmemektedir.
Boşanma davasında zina sebebine dayanmak için Türk Medeni Kanunu’nca belirtilen şartların gerçekleşmesi gerekmekle birlikte boşanma davasında zina sebebine dayanmak için yasal süreler öngörülmüştür. İşbu hususta şartların oluşup oluşmadığı noktasında ve süreye ilişkin uzman bir avukat yardımı yerinde olacaktır.
Emsal Yargıtay Kararı:
”…Yapılan yargılama ve toplanan delillerden, davacı-davalı kadının, eşinin Selda isimli kişi ile gayrı resmi olarak birlikte yaşadıklarını iddia ettiği, gerek dava dışı Selda’nın oturduğu sitenin giriş-çıkış kamera kayıtlarının tetkiki gerekse dosya kapsamında dinlenen bir kısım tanıkların da davalı-davacı erkek ile dava dışı Selda arasında gönül ilişkisi olduğuna dair beyanları ve erkeğin gece Selda’ya ait evde geç saatlere kadar kaldığını gördüklerini beyan etmeleri, gerçekleşen bu durum karşısında davalı-davacı erkeğin başka bir kadınla karı-koca gibi fiilen birlikte yaşadığı anlaşılmakla erkeğin zina eyleminin gerçekleştiğinin kabulü gerekir. Öyleyse, kadının zinaya dayalı boşanma davasının, erkeğin sübut bulan zinası sebebiyle (TMK m. 161) kabulü…” [Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2020/2027 E. , 2020/3366 K.]
Cana Kast ve Pek Kötü Muamele Nedeniyle Boşanma:
Medeni Kanunda cana kast ve fena muamele bir boşanma sebebi olarak düzenlenmiştir. Cana kast durumunda eşe karşı öldürme kastı olmalıdır. Önemli olan husus, eşin diğer eşi öldürme kastıyla hareket etmesidir. Öldürücü bir fiilin ihmal suretiyle işlenmesi durumunda hayata kast sebebiyle boşanma davası açılamaz. Başka bir deyimle eşin dikkatsizlik nedeniyle diğer eşin hayatı bakımından bir tehlike söz konusu olmuşsa hayata kast nedeniyle boşanma davası açılamaz.
Hayata kast, kusura dayanan bir boşanma sebebidir. Eşin hayatına kast eden tarafın ayırt etme gücüne sahip olması gerekmektedir. Akıl hastası olan eşin diğer eşi öldürmeye çalışması halinde hayata kast değil, akıl hastalığı sebebiyle boşanma davası açılabilir.
Fena muamele eşlerden birinin diğerine acı ve ızdırap veren her tür davranışıdır. Ruhi ya da fiziki sağlığı bozan ve tehlikeye düşüren davranışlar olarak da nitelendirilebilir. Hangi fiillerin pek kötü davranış sayılacağını hakim somut olayın şartlarına göre değerlendirecektir. Pek kötü davranışlara örnek olarak eşe eziyet etmek, aç bırakmak, odaya kilitlemek, şiddet uygulamak, normal olmayan cinsel ilişkiye zorlamak verilebilir.
Bu sebeple boşanma davası da yine hak düşürücü süreye tabidir.
Emsal Yargıtay Kararı:
”..Davacı-karşı davalı kadın, Türk Medeni Kanunu’nun 162. maddesinde yer alan “hayata kast” ve “pek kötü davranış” sebebine dayanmış, mahkemece bu madde kapsamında değerlendirilmezse Türk Medeni Kanunu’nun 166/1. maddesine dayalı olarak boşanma kararı verilmesini talep etmiştir. Yapılan soruşturma ve toplanan delillerden, davalı-karşı davacı erkeğin eşine sürekli fiziksel şiddet uyguladığı, en son olayda da davacı karşı-davalı kadını basit tıbbi müdahale ile giderilemeyecek şekilde ve 2. dereceden kemik kırığına neden olacak şekilde yaraladığı ve bundan dolayı mahkum olduğu, ceza dosyasının da Yargıtay incelemesinde olduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda, Türk Medeni Kanunu’nun 162. maddesinde düzenlenen koşullar gerçekleşmiştir. O halde pek kötü davranış sebebiyle boşanmaya karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde reddi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir…” [Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2015/25728 E. , 2016/1849 K.]
Suç İşleme ve Haysiyetsiz Hayat Sürme:
Hırsızlık, kaçakçılık, dolandırıcılık, rüşvet, ihtilas, irtikap zimmet, sahtekarlık, yalan yere yemin etmek, ırza geçmek gibi suçlar yüz kızartıcı suç olarak kabul edilmektedir. Bu tür suçlar nedeniyle boşanma talep edilebilmesi için bir eşin diğerine suç isnadı yeterli değildir. Ceza mahkemesinin, mahkumiyet kararı vermesi ya da en azından ceza ya da hukuk mahkemesinin suçun işlenmiş olduğunu tespit etmesi gerekmektedir.
Haysiyetsiz hayat sürme sebebiyle boşanma davalarına örnek gösterecek olursak; eşin eşcinsel ilişkiler yaşaması, eşin başkalarıyla flörtleşmesi ve öpüşmesi, eşin randevu evi işletmesi, eşin alkol ve kumar bağımlılığı, eşin pavyonda çalışması vs. olgulardır. Bu durumların kanuna uygun olup olmaması önem arz etmemektedir.
Haysiyetsiz hayat sürme sebebiyle boşanma davası açılabilmesi için eşin kusurlu olması gerekir. Ayrıca haysiyetsiz hayat sürme sebebiyle boşanmaya karar verilebilmesi için müşterek yaşamın devamının çekilmez hale gelmesi gerekir. Müşterek yaşamın devamının çekilmez hale gelip gelmediğini ise hakim somut olaya ve koşullara göre takdir edecektir. Bu sebeple, haysiyetsiz hayat sürme nispi bir boşanma sebebi olarak değerlendirilmektedir.
“..Dava, boşanma istemine ilişkindir. Davalının, on iki yaşında bir kız çocuğuna cinsel tacizde bulunduğu, suçu sabit görülerek bundan dolayı ceza aldığı yapılan soruşturma ve toplanan delillerden anlaşılmaktadır. Mahkemece, “… davalının bu suçu bir kere işlemiş olmasının tek başına boşanmaya neden olmayacağı vicdani kanaatine varıldığı, bu durumun evliliği diğer eş bakımından çekilmez hale getirdiğinin ispatlanması gerektiği, bu yolda delil getirilmediği…”, gerekçesiyle dava reddedilmiştir. Dava Türk Medeni Kanununun 163. maddesinde yer alan “küçük düşürücü suç işleme” sebebine dayanılarak açılmıştır, işlenen suçun niteliğine göre davacının dava açması karşısında onunla birlikte yaşaması kendisinden beklenemeyeceği açık ve tartışmasızdır. Boşanma sebebi gerçekleşmiştir…”[Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2014/20560 E., 2015/4947 K.]
”…1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle mahkemenin de kabulünde olduğu üzere davalı erkeğin davacı kadının ilk evliliğinden olan kızı ile cinsel ilişki yaşadığı ve bu eyleminin TMK’nun 163. maddesinde geçen haysiyetsiz hayat sürme niteliğinde olduğu, bu nedenle mahkemece TMK’nun 163. maddesine göre verilen boşanma kararında bir isabetsizliğin olmadığının anlaşılmasına…” [Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2016/14732 E. 2018/4831 K.]
Terk Nedeniyle Boşanma:
Eşlerden birinin müşterek ikametgahı terk etmesi diğer taraf için bir haklı boşanma sebebidir. Diğer eşin rızasıyla ya da rızası olmasa dahi çeşitli zorunluluklar sonucu eşlerden birinin evden ayrılması terk nedeniyle boşanma hakkını vermez. Önemli olan, eşin evlilik birliğinin kendisine yüklediği borç ve sorumluluklardan kaçmak amacıyla ve haklı bir sebebi olmaksızın evi terk etmesidir. Herhangi bir haklı gerekçeyle evden ayrılan eşin daha sonra bu gerekçenin ortadan kalkmasına rağmen eve dönmemesi de aynı şekilde evi terk etmek niteliğindedir.
Evlilik birliğinden doğan yükümlülükleri yerine getirmemek amacıyla ortak konuttan ayrılan eş,
Eve dönmemek için haklı bir nedeni olmaksızın eve dönmeyen eş,
Diğer eşi ortak konuttan ayrılmaya zorlayan eş,
Diğer eşin ortak konuta haklı bir sebep olmaksızın dönmesini engelleyen eş terk etmiş sayılır.
Terk sebebiyle boşanma davası açılabilmesi için terk tarihinden itibaren en erken dördüncü ayın sonunda bir ihtar gönderilmeli ve ihtarın terk eden eşe tebliğinden itibaren iki ay geçtikten sonra boşanma davası açılabilir. Diğer bir deyişle terk tarihinden itibaren altı aylık süre geçmedikçe boşanma davası açılamaz. Gönderilen ihtarın ise samimi olması gerekmektedir. Yalnızca usuli şartın yerine getirilmesi amacı ile gönderilen ihtara dayanılarak boşanma davası açılamayacaktır.
Emsal Yargıtay Kararı:
“…İlk derece mahkemesi, kadının eşine, eşinin ailesine ve ortak çocuğa hakaret ettiğini ve sık sık tartışma çıkararak evi terk ettiğini; erkeğin de eşine fiziksel ve sözlü şiddet uygulayarak onu evden kovduğunu belirterek tarafların eşit kusurlu olduklarına hükmetmiştir. İlk derece mahkemesi kararına karşı taraflarca istinaf kanun yoluna başvurulmuş ve bölge adliye mahkemesince; eşine, eşinin ailesine ve ortak çocuğa hakaret eden ve sık sık tartışma çıkararak evi terk eden kadın ile eşine fiziksel şiddet uygulayarak onu kovan erkeğin eşit kusurlu olduğundan bahisle; tarafların başvurularının esastan reddine karar verilmiştir. Tarafların bölge adliye mahkemesi tarafından kabul edilen ve gerçekleşen kusur durumlarına göre, davalı-karşı davacı erkek, davacı-karşı davalı kadına göre ağır kusurludur. Bu itibarla, bölge adliye mahkemesince tarafların eşit kusurlu olduğuna hükmedilmesi doğru bulunmamıştır. Gerçekleşen bu durum karşısında, boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakları zarar gören, mevcut ve beklenen menfaatleri zedelenen az kusurlu davacı-karşı davalı kadın yararına Türk Medeni Kanunu’nun 174. maddesi gereğince uygun miktarda maddi ve manevi tazminata hükmedilmesi gerekirken, bu taleplerinin reddi doğru bulunmamış, bozmayı gerektirmiştir. ” [Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2019/8660 E. , 2020/1922 K]
Akıl Hastalığı Nedeniyle Boşanma:
Eşlerden birinin akıl hastalığına rağmen yapılmış bir evlilik batıldır ve iptal ettirilebilir. Başta evliliği engelleyen bir durum olan akıl hastalığının, evlenirken sağlıklı olan bir eşte daha sonra ortaya çıkması halinde aynı gerekçeyle evliliği sona erdirmesi bu nedenle doğru bir yaklaşım tarzıdır. Ayrıca Medeni Kanun, akıl hastalığının boşanma gerekçesi olarak kullanılabilmesi için; hastalığın üç yıldan bu yana devam etmekte olması, iyileşmesinin mümkün görülmemesi, hastalığın resmi sağlık kurulu raporu ile sabit olması ve hastalık nedeniyle diğer eş için ortak hayatın çekilmez bir hal almış olması şartlarını da aramaktadır.
Alzheimer Hastalığı:
Halk arasında bunama olarak da bilinen hastalık zaman içerisinde beyin hücrelerinin ölmesi nedeniyle oluşur. Kişi zamanla yakın çevresini ve ailesini tanıyamaz hale gelir. Ayrıca ruh halinde de değişiklikler olmakta kişi daha sinirli, alıngan hale gelmektedir. Eşi Alzheimer hastası olan diğer eş, akıl hastalığı sebebiyle boşanma koşulları oluştuğu takdirde boşanma davası açabilir.
Şizofreni Hastalığı:
Şizofreni hastalığı bireyin davranışlarını, gerçeği algılayış şeklini değiştiren ve ailesi ile ilişkilerini bozan bir psikiyatrik hastalıktır. Akıl hastalığı nedeniyle boşanma davası açmanın koşullarının oluşması halinde akıl hastalığı nedeniyle boşanma davası açılabilir.
Bipolar Bozukluk:
Bipolar bozukluk kişide duygu durum bozuklukları meydana getirmektedir. Kişi duygularını en uçlarda yaşamakta ve ani duygu değişimleri söz konusu olmaktadır. Akıl hastalığı sebebiyle boşanma davası açma koşulları oluştuğu takdirde diğer eş akıl hastalığı sebebiyle boşanma davası açabilir.
Paranoya:
Paranoya hastalığı kişinin olaylar karşısında şüpheci olması, mantıksız kuruntulara kapılması ve çevresindekiler karşı güvensiz davrandığı bir hastalıktır. Akıl hastalığı sebebiyle boşanma davasının koşulları oluştuğu takdirde diğer eş akıl hastalığı sebebiyle boşanma davası açabilir.
Emsal Yargıtay Kararı:
“…Davalının “temporal tipte epilepsi ( sara )” hastası olduğu anlaşılmaktadır. Eşlerden birinde bu hastalığın varlığı başlı başına bir boşanma sebebi değildir. Davalının hastalığının tedavisinden kaçındığına dair bir delil olmadığı gibi, alınan raporda ruhsal bakımdan evliliği, yürütebilecek yeterliğe sahip olduğu da belirlenmiştir. Davalının sara hastası olması dışında evlilik birliğini temelinden sarsacak ve müşterek hayatın devamına imkan bırakmayacak nitelikte başkaca somut bir hadisenin varlığı ortaya konulmamıştır. O halde, davanın reddi gerekirken yazılı şekilde boşanmaya karar verilmesi doğru görülmemiştir…” [Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2004/4941 E. , 2004/7899 K.]
Cinsel İlişkiden Kaçınmak:
Cinsel ilişkinin kadının veya erkeğin kusurundan dolayı kurulamaması, cinsel uyumsuzluk gibi cinsel sorunlar hukuki olarak evlilik birliğinin temelinden sarsılması şeklindeki genel boşanma sebebi olarak kabul edilmekte olup, aynı zamanda bir tazminat sebebidir. Eşler arasında cinsel ilişki kurulamaması, cinsel yetersizlik, cinsel tiksinti, cinsel uyumsuzluk, cinsel isteksizlik, erken boşalma, iktidarsızlık, vajinismus gibi hususlar boşanma sebebi olarak gündeme gelebilmektedir. Kısacası, cinsel sorunlar boşanma sebebi olarak değerlendirilebilir ve bu sebepler dolayısıyla boşanma hükmü tesis edilebilir.
Eşler arasında cinsel ilişkinin kurulamaması sebebiyle açılan boşanma davalarında, mahkeme tarafından öncelikle taraflar arasında cinsel ilişkinin kurulmasını engelleyen fizyolojik bir problemin olup olmadığının tespit edilmesine dair rapor alınmasına karar verilecektir. Taraflardan birinin cinsel ilişki kurmasını engelleyen ve tedavisi mümkün olmayan bir rahatsızlığının bulunması boşanma sebebi olarak kabul edilebilecek; fakat kusur durumundan bahsedilemeyeceğinden bu durum tazminat sebebi olamayacaktır.
Emsal Yargıtay Kararı:
”…Yapılan tahkikat ve toplanan delillerden, her iki eşin de cinsel ilişkiyi gerçekleştirebilecek fiziki ve biyolojik sağlıklarının mevcut olduğu belirlenmiş ise de; ilişkiden kimin kaçındığı belirlenememiştir. Yukarda açıklandığı gibi, cinsel ilişkiyi gerçekleştirme davranışının her iki eş için de bir görev olması ve bu konuda eşler arasında bir görev önceliği bulunmadığına göre; bu görevin yerine getirilmemesinde ve birliğin temelinden sarsılmasını/boşanmayı gerektiren bu olayda eşlerin eşit kusurlu oldukları kabul edilmelidir…”[Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2012/23768 E. , 2013/21349 K.]
Evlilik Birliğinin Sarsılması:
Özel boşanma sebeplerini genel boşanma sebeplerinden ayıran en önemli fark özel boşanma sebebinin varlığının boşanma kararı verilmesi için yeterli olmasıdır. Yani özel boşanma sebebinin varlığı halinde davacı taraf karşı tarafın bu sebebin meydana gelmesinde kusurlu olup olmadığını ispat etmek zorunda değildir. Buna karşılık şiddetli geçimsizliğe dayalı bir boşanma davası açılması halinde davayı açan taraf kusur olgusunu ispat edemezse geçimsizliği de ispat edememiş olacaktır.
Fiziksel Şiddet:
Eşlerden birinin diğerine fiziksel şiddet uygulaması durumunda bu hem bir boşanma sebebi hem de cezai bir süreç doğurur. Aynı zamanda fiziksel şiddet evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına sebebiyet verecektir.
”...2- )Mahkemece, taraflar eşit kusurlu oldukları kabul edilerek tarafların boşanmalarına karar verilmiş ise de yapılan yargılama ve toplanan delillerden; davalı-karşı davacı erkeğin eşine fiziksel şiddet ve hakaret eylemlerinde bulunduğu, ortak çocuğa kötü örnek olduğu, davacı-karşı davalı kadının ise her şeyi sorun yaptığı anlaşılmaktadır. Gerçekleşen bu duruma göre, boşanmaya sebep olan olaylarda her iki taraf da kusurlu olmakla birlikte davalı-karşı davacı erkeğin daha fazla kusurlu olduğunun kabulü gerekir. Hal böyle iken, tarafların eşit kusurlu kabul edilmesi doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir…”[Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2018/2269 E. , 2018/5627 K.]
Ailenin Müdahalesi:
Eşler, ortak bir yaşam ve aile hayatı kurmak maksadı ile evlenmektedir. Bu nedenle taraflardan birinin ailesinin müşterek hayata müdahale anlamına gelecek eylemleri söz konusu olmamalıdır. Aksi halde bu bir boşanma sebebidir.
“…Yapılan soruşturma ve toplanan delillerden davalı erkeğin, bağımsız konut temin etmediği, aile müdahalesine sessiz kaldığı anlaşılmaktadır. Bu halde taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkân vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Olayların akışı karşısında davacı dava açmakta haklıdır. Bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün görülmemesine göre, boşanmaya karar verilecek yerde, yetersiz gerekçe ile davanın reddi doğru bulunmamıştır…” [Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2016/21181 E. , 2018/8614 K.]
Aşırı Kıskançlık:
Eşlerin birbirini makul ve kabul edilebilir ölçüde kıskançlık duyması olağandır. Aynı zamanda tarafların birbirlerine karşı sadakat yükümlülüğüne uygun hareket etmesi de önemli bir husustur. Ancak evlilik birliği devam ederken taraflardan biri için ortak hayatı çekilmez hale getirecek şekilde aşırı bir kıskançlık göstermek ise boşanma sebebidir.
”…Yapılan yargılama ve toplanan delillerden davalı-davacı kocanın eşine zaman zaman fiziksel şiddet uyguladığı, hakaret ettiği, aşırı kıskanç davranıp eşini kısıtladığı, davacı-davalı kadının da eşine hakaret ettiği ve aşırı kıskançlık gösterdiği anlaşılmaktadır. Bu halde taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Olayların akışı karşısında davalı-davacı koca da dava açmakta haklıdır. Az kusurlu olan davacı-davalı kadının kendisinin de boşanma davası açması karşısında, boşanmaya itirazı hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olur. Davalı-davacı koca bakımından Türk Medeni Kanununun 166/2.maddedeki boşanma koşulları oluşmuştur. Bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün bulunmamasına göre, davalı-davacı kocanın boşanma davasının da kabulüne karar verilecek yerde, yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiştir…” [Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2013/21776 E. , 2014/4418 K.]
Comments